Hayat Ağacı Dergisi, Mart/Bahar ve Eylül/Güz aylarında yılda 2 kez yayınlanan derginin resmi web sayfasıdır

İçindekiler

Editör Editörün Notu
Mehmet Şarkışla Bir Dem Vuslat, Bir Ömür Hasret
Hüseyin Akkaya 16 Üstat Necip Fazıl Sivas’ta
Yaşar Abanus 28 Sivas’ta Bir Kadın Yazar ve Muallime Emine Semiye Hanım
Fatih M. Dervişoğlu 37 Yeni Bilgi ve Belgeler Işığında Millî Mücadele Günlerinde Sivas
Hamza Kuzucu 53 “Anne” Marie Zenger (Ermeni Yetimlerle On Altı Yıl)
Faruk Aburşu 67 Cumhuriyet Meydanı ve Atatürk Anıtı
İbrahim Yasak 81 Hayat Ağacı’nın 50. Sayısı Vesilesiyle Sivas’ta Dergi Yayıncılığı
Kemalettin Kuzucu 93 II. Abdülhamid’den Günümüze Sivas’ta Toponimi Oyunları
Müjgân Üçer 103 Sivas’ta Tahtırevan ve Torun Tahtından Gönül Tahtına
Adnan Mahiroğulları 108 Zara’da Unutulmayan İki Öğretmen: Kâşif Eren ve Ahmet Boztürk
Alpaslan Ayral 116 Sivas’ın Kültürel Değerlerinin Resim Sanatına Yansıması 
Semin Günaydın 124 Modern Sivas’ın Temellerini Atan Vali Ahmet Muammer Bey
Yılmaz Şimşek 134 Kültürel Derinlikten Gelecek Vizyonuna 
Abdülkerim Dinç 138 Pembe Sardunyalar
Aziz Erdoğan 144 Köy Odaları
Erdoğan Polat 149Mısır Valisi’ne Karşı Sivas’ın Şanlı Duruşu
Halûk Çağdaş 168 Anılarıyla Sanatsever Bir Sivaslı: Orhan Sağlamer
Eren Karaca 173 Bir Mekân, Bin Hikâye 
Fuat Bozkurt 177 Çağrışımlar
Ömer Fahrettin Göze 184 Arabesk ve Anadolu-Rock 
Harun Temel 190Maziden Kalanlar
İlyas Ege 195Çarşının Ölümü
Turgay Kural 199 Payitaht’tan Sivas’a Afitap Mağazası’nın İzinde
Yılmaz Kırıktaş 203 Sivas’ın Osmanlı Medreseleri
İbrahim Tamar 209 Savaşın Ayak Sesleri Duyulurken Divriği Erkek Rüştiyesi
Sercan Ünsal 217 Gürün Karadoruk Köyü’nden Köy Enstitülü Bir Öğretmen: Hamit Budak 
İdiris Aslan-Ömer Gül230 1925-1928 Arası Kızılırmak Gazetesinde Asayiş Olayları
Nilay Yanalak Karasu 238 Bir Devr-i Kadim Efendisi, Bir Çelebi Ruh, Bir Soylu İcra: Münip Utandı

 

Yayın tarihinden 1 yıl sonra yüklenecektir. Dergiyi satın alarak okumanız dileğiyle

Editör Yazısı

Editörün Notu

20. yılımızda 50. sayıya ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Dergimizin bugüne gelmesinde emeği geçen herkesi saygıyla yâd ediyoruz.

Sivaslı edip Samih Fethi Bey, dedesi Alâeddin Paşa’nın Hibetullah Sultan ile evliliğini “Âli Maceralar-Hibetullah Sultan ve Zevci” adlı eserinde (1915) konu edinmişti. Henüz günümüz alfabesine çevrilmeyen bu eseri dergi sayfalarına taşımayı vazife addettim ve sadece yazarın anlattıklarını sadeleştirmekle yetindim. Hazin bir öykü…

“İnsanoğlu yaşadığı olayları bulunduğu yere, zamana, hâletiruhiyesine göre değerlendirir, aklında kalanları kendi bakış açısına göre biçimlendirip anlatır. Bu durum Necip Fazıl Kısakürek’in 1977 yılında Sivas’ta verdiği ‘Dünya Bir İnkılap Bekliyor’ başlıklı konferans için de geçerlidir.” Hüseyin Akkaya, Necip Fazıl’ın Sivas ziyaretini, açtığı yolda yürüyen bir şair olarak kaleme aldı. 

Emine Semiye Hanım, Meşrutiyet Dönemi kadın yazar ve romancılarından. Cephelerde gönüllü hemşirelik ve Sivas dâhil pek çok şehirde muallimlik yaptığını, Türk Ocağında görev aldığını, Vali Reşit Paşa’yla kısa süren bir evlilik gerçek­leştirdiğini ve daha pek çok yönünü Yaşar Abanus yazdı.

Fatih M. Dervişoğlu, ulaştığı mucize kabilinden yeni belge ve bilgilerden hareketle Sivas'ın Birinci Cihan Harbi ve Millî Mücadele yıllarının karanlık sayfalarına ışık tutuyor. 

“Mairig (Anne), misyonerlik göreviyle 1897-1915 yılları arasında Sivas Ermeni Yetimhanesinde çalışan İsviçreli rahibe - hemşire Marie Zenger’i anlatmak üzere Fransızca kaleme alınmış bir kitap… Hamza Kuzucu, kitabı tercüme ederek bir dönemi daha iyi anlama imkânı sunan farklı bir pencere açıyor.

“Kadim Sivaslılar arasında zaman zaman ‘Sarayın Önü’ ifadesi Hükûmet Meydanı’nı kast etmek üzere kullanılmak­tadır… Bilahare Cumhuriyet Meydanı ismi verilen alanda yeni yönetimin egemen anlayışının şehrin ve kamu hayatının merkezine ikame edilmesi düşüncesiyle yaklaşık yüz yıl önce birtakım çalışmalar başlatılmıştır.” İşte bu çalışmaların seyri­ni Faruk Aburşu belgeleriyle aktarıyor.

İbrahim Yasak, Sivas dergiciliğini anlattığı yazısı için şunları söylüyor: “Bu yazıda, ortak bir ideal uğruna kelime­leriyle iz bırakan ve tüm zorluklara karşın sesini duyurmaya devam eden basın literatüründe taşra sayılan Sivas dergici­liğinin dünden bugüne izini süreceğiz. Ve bu sınırlı satırlar dergiciliğin yayın serüvenini, zengin geçmişinin kısa tarihçe­sini hatırlatacak bize…”

“Yer isimlerinin değiştirilmesi, iktidarın gücünü hem bağlılarına hem de dâhilî ve harici rakiplerine benimsetmek amacı da taşıdığından, toponimler sembolik anlamlar içerir. Seçilen semboller tebaanın ortak değeri gibi takdim edilse de gerçekte bunlar hâkim ideolojinin enstrümanlarından başka bir şey değildir.” Kemalettin Kuzucu, Sivas’ta yer isimlerinin değiştirilmesine dair yazısıyla katkı sağladı.

Sivas’ta geçmişte kızların tahtırevan ile gelin gittiklerine dair ailesinden intikal eden şifahi bilgileri Müjgân Üçer, arşiv kayıtlarıyla belgelendirerek anlatıyor: “Sivas’ta âdet olduğu üzere düğün merasimleri gelinlerin bindikleri tahtırevan, Şeyh Seyyid Hızır Efendi tarafından verilmekte olduğundan bu konuda kimse tarafından müdahale olunması hususunu Sadrazam Makamına arzuhâl takdimiyle dilemiş…” 

Zara’da silinmez izler bırakan iki öğretmeni Adnan Ma­hiroğulları anlattı. Kâşif Eren, babasının öğretmeni; Ahmet Boztürk ise kendisinin öğretmeni… Her öğretmeni anlatacak öğrenciler, her öğrencinin anlatacağı öğretmenler olmalı, dedirten bir yazı.

Alparslan Ayral, “Sivaslı veya Sivas’ı gören sanatçılar, kentsel aidiyet ve değerlerin sahiplenilmesi hissi uyandıran önemli eserler ortaya koymuşlardır.” dediği A. Yaşar Serin, Olcay Kıncay, Menşure Yalçın Saraçoğlu, Feza Köylüoğlu gibi plastik sanatlarda öne çıkan sanatçılarımızdan ve eserlerin­den bahsediyor.

Sivas Valiliği sırasında okul, meydan, hükûmet konağı, öksüzler yurdu, öğrenci yurtları, parklar ve ilk anıt büstü yaptıran Ahmet Muammer Bey’i ve diğer dikkat çeken yönle­rini Semin Günaydın anlattı.

Valimiz Dr. Yılmaz Şimşek, Sivas’ın yalnızca Anadolu’nun merkezinde yer alan bir şehir değil; aynı za­manda bir medeniyetin hafızasını bünyesinde taşıyan müs­tesna bir yer olduğunu; geçmişe ait somut ve soyut değerlerin ötesinde yaşayan, üreten, dönüşen bir bereketi yansıtan medeniyet birikimi taşıdığını üç yılı aşan mesaisinin deneyi­miyle yazdı.

Abdülkerim Dinç, şehrin gayritabii değişiminin insanı yalnızlaştırmasının öyküsünü kaleme aldı: “…sonra kimsesiz kaldım. Mahalle yıkıldı… Konaklar, evler yıkıldı… Yerine böyle on katlı apartmanlar dikildi. Kalabalıklaştık… Kalaba­lıklaştıkça yalnızlaştık. Apartmanlaştıkça mahalleyi kaybet­tik; mahalleyi kaybettikçe ruhumuzu kaybettik…”

Kendisinin de yetiştiği köy odalarını Aziz Erdoğan, “Köy odaları; Anadolu insanın şekillendiği, Anadolu irfanının ma­yalandığı, ozanların gönüllere sazla sözle dokunduğu, sadra şifa konuların konuşulduğu, kültürün ve törelerin nesilden nesle aktarıldığı ilim erkân meclisidir.” sözleriyle dile getiriyor.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa’nın bü­tün Anadolu’yu kendilerine tabi kılarak Osmanlı Devleti’nin yönetimini ele geçirme mücadelelerine Sivas halkının nasıl mukavemet ettiğini öğrenince şehrimize duyduğumuz men­subiyet duygusunun kaynağını da anlamış oluyoruz. Erdo­ğan Polat, yüzlerce sayfalık arşiv belgesini tarayarak okuyu­cunun dikkatine sundu.

Halûk Çağdaş, dergimizin kıdemli kalemlerinden dostu Orhan Sağlamer’in vefatı üzerine veda ve vefa kaleme aldı: “Orhan Sağlamer’in doğasında var olan sanata ve özellikle de müzikle tiyatroya tutkusu, yalnız kendine yeten ferdî bir ilgi ya da sevgi düzeyinde kalmamış, bu yolda faaliyet göste­ren kişi ve topluluklara da gerek maddi gerek manevi açıdan gereken yardım ve desteği vermekten geri kalmamıştır.”

Eren Karaca, "Her eski eşyanın bir hikâyesi, her hikâyenin bir hatırası vardır. Kimimiz o hatıraları unutmak ister, kimi­miz ise bir ömür boyu yaşatmak… Recep Aslan, unutmayı değil, yaşatmayı seçenlerden." diyerek Ulaş’ın ırak bir mezra­sından zamanın ötesine uzanan bir merakı sordu ve yazdı.

Fuat Bozkurt Kangal’ın Mamaş köyünde yaşanmış bir Seferberlik öyküsüyle dönemi hatırlatıyor. “Neydi yazgı olan? İnsanın istenci ile yönlendiremediği, gücünün erişmediği bir güç. Yaklaşık her ocağın öyküsü birbirini andırıyordu. Yıllar­dır bitip tükenmeyen savaşlar, köyü eritip bitiriyordu.”

“Kente taşınıp umduğunu bulamadığı hâlde, ayak uydu­ramadığı hâlde, artık köyüne de geri dönemeyen, ne köylü ne şehirli, yaşadığı toplumda kendini yabancı hisseden, hem sosyolojik hem ekonomik açıdan böyle iki arada bir derede kalan insanlarımızın müziği olmuştu.” Ömer Fahrettin Göze, yaklaşık yarım asırdır egemen olan bir müzik furyası üzerin­den toplumsal psikoloji analizi yapıyor.

Harun Temel, makineleşmeye geçişteki sosyal dönüşümü “Elektrikle o gün insanlar, sadece karanlıktan kurtulmuş­lardır. İleri zamanlarda da kendilerini dünyadan haberdar edecek, eğlendirecek olan radyo-televizyona, gıdalarını koru­yacak olan buzdolabına ve en önemlisi de kadınları çamaşır yıkamanın büyük zorluğundan kurtaracak olan çamaşır makinesine kavuşacaklardır.” sözleriyle dile getiriyor.

İlyas Ege, kayıp zamanların ve mekânların elinden kur­tarabildiklerini, “… beş-altı bin nüfuslu Suşehri kasabasının, 1955-60 yıllarında, Demirciler Çarşısı ne büyüklükte olabilir. 40-50 metre uzunluğunda, üstelik yokuş olan bir sokak, bu sokağa karşılıklı sıralanmış toprak damlı, düz bacalı 10-15 dükkân…” diyerek söze döktü.

Turgay Kural, Sivas’a dair koleksiyonundaki resmî yazış­malarda ilginç içeriklerin yanı sıra kurumlar arası iletişimin de keyifli örneklerini oluş-turan belgeleri sergiliyor, dönemin sosyal ve iktisadi yapısına şahit olmamızı sağlıyor. 

Yılmaz Kırıktaş, Sivas’taki bazı medreseleri, hocalarını ve öğrencilerini meçhulde kalmaktan kurtaran yazısıyla okuyu­cunun huzurunda… 

“Divriği Erkek Rüştiyesinin 1882-1913 yılları arasına sıkışmış bu hikâyesi, sadece yerel bir okulun tarihi değildir; aynı zamanda bir imparatorluğun son nefesindeki eğitim çabasının, taşradaki yankılarının ve savaşın gölgesinde bir neslin nasıl yetiştirilmeye çalışıldığının çarpıcı bir resmidir.” İbrahim Tamar, konusunu en güzel şekilde ifade ediyor.

Akçadağ Köy Enstitüsünden mezun olduktan sonra kendi köyü Karadoruk’ta öğretmenliğe başlayan Hamit Budak’ın hayat serüveni, bir devrin sosyal, kültürel, ekonomik dönü­şüm sürecinin somut örneği. Sercan Ünsal’ın kalemiyle…

İdiris Arslan ve Ömer Gül, Kızılırmak gazetesinde 1925-1928 arasında haberler arasından ilgi çekici olan bazı olay­ları tespit emiş, sadeleştirilerek örnek oluşturması yönüyle kronolojik ve başlıklar hâlinde kaleme almışlar. Dünya pek değişmemiş dedirtiyor.

“Sahnedeki duruşu, şarkıları icra esnasındaki rahatlı­ğı, öğrencilerinin sorularına sabırla cevap verme çabası ve temsilcisi olduğu geleneğe çok yakışan tevazusuyla kadim devirlerden arta kalmış bir hazine gibiydi tüm öğrencileri­nin gözünde.” Nilay Yanalak Karasu, hocam dediği Münip Utandı’yı yazdı.

Mehmet Şarkışla